Nihat Odabaşı 10 Temmuz 1968'te Şanlıurfa, Siverek’te doğdu. Sekiz kardeşten en küçüğü ve aşiret liderinin oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukluk ve gençlik yıllarında oldukça zor zamanlar geçirdi. Erkek kardeşi kan davası sebebi ile otomatik silahla taranarak öldürüldü. Erkek kardeşinin intikamını almak için üzerine ailesi ve çevresi tarafından baskı oluşturuldu.
Çocukluk dönemlerini İstanbul’da geçiren Odabaşı, ilkokul çağına geldikten sonra Siverek'e geri döndü. Siverek’te kendisini zorlu ve başka hayat beklemekteydi. Çünkü İstanbul'da belli bir şive ve aksan olmadan başka bir Türkçeyle konuşmaya başladı. Siverek'e gidip Devrim İlkokulu'na yazıldıktan sonra zorluklar çekti. Hem konuşma olarak, hem de şekil olarak farklı olunca arkadaşları tarafından dışlandı. İstanbul’a ne kadar geri dönmek istese bile bunu o zaman bunu başaramadı. Çünkü onun için, İstanbul annesizlik ve babasızlık, Siverek ve Urfa ise İstanbul’daki arkadaşlarının olmaması demekti. Her nerede ise içinde hep bir şeylerin hasreti vardı.
'' Günün sonunda bir gün bir yerde
Siverek'e dönüyor olacağım.''
Ne kadar Siverek’i sevmese bile, bir gün geri dönmek zorunda olduğunu çok iyi biliyor. Bu geri dönüş orada yaşamak için değil, aile mezarlıklarının orada olmasından dolayı. Günün sonunda bir gün bir yerde dönüyor olacağı muhtemel, ama son noktada dönmek zorunda olduğu için dönecek. Siverek’te yaşamayı hiçbir zaman istemedi, çünkü orada zor bir hayat vardı. Hayatta zorluk; sadece maddi sıkıntı çekmek değildir. Odabaşı bunu çok iyi biliyor, çünkü hayatında kan davası gibi bir gerçekle yaşıyor. Ağabeyi iki kişi tarafından Kalaşnikof ile taranarak öldürüldü. Yüzünden 50 mermi çıktı. Bu olaydan sonra ailesi yıkıldı, annesi beyin kanaması geçirdi. Odabaşı o günleri şu sözler ile anlatıyor "Çok tehdit edildik. Senelerce evimiz tarandı, ben polislerin eşliğinde gidip geldim okula. Zordu. Çok zordu her şeye boyun eğmek. Siverek'in doğasındaydı mesela kurşun... Gece evimizin önü ve arkasında iki ayrı müzik vardı. Sanki birbirleriyle konuşuyorlardı. Bir taraf ateş etmeye başlar, öbür taraf ona cevap verir, öbür taraf kesik kesik ateş eder, öbür taraf yine ona kesik kesik cevap verir. Biz hep camların önünden eğilerek geçerdik. Sürünmeye o kadar alışmıştık ki ben çok uzun süre 1. katta yaşayamaz oldum. Abimin taranması olayından sonra bu eve kadar hiç 1. katta oturamazdım. Birisi gelip cama vursa adres sormak için, hemen önlem alırdım. Bunu galiba Siverekli veya Urfalı olan insanlar daha rahat anlar. Çünkü orada sinirlenir birisi, pat birini vurur. Politik görüşlerden dolayı biri birini vurur, örf ve adetlerden dolayı birbirini vurur insanlar. Bu arada onlar birbirlerini vurmak isterken kazara başka birileri de vurulur. Kolaydır insan vurmak, büyük bir olay değildir. Doğaldır, hayatın bir parçası olmuştur. Buraya gelince, bütün o doğal olan şeyler garip fobilere dönüşüyor. O yüzden dönmek istemem. Sevdiğim topraklardı, bana çok şey kattı. Bugünkü Nihat Odabaşı'nda eminim çok büyük payı var. Ama içimde çok acı da biriktirdiği için açıkçası istemezdim bir daha dönmek Siverek'e... "
Katiller uzun süre bulunamadı. Yakalandıktan sonra sadece 2,5 yıl hapis yattılar, daha sonra tahliye oldular. O zamanlar ailesinden ve çevresinden çok baskı gördü, ağabeyinin katillerinden intikam alması konusunda. Bununla mücadele etmek için psikoloğa gitti. Ünlü fotoğrafçı Nihat Odabaşı olmaya başladığı zamanlarda onlardan öç alması gerekiyordu. Onun için çok zor bir süreçti. Mantıklı olarak olaylara bakılınca kan davasına karışmak veya intikam almak duyguları çok ilkel gelebilir, ama ülkemizde sinema filmlerinde intikam duygusunu işleyen temalar gişe rekorları kırıyorlar.
'' Tesadüfler Sonucunda Fotoğrafçı Oldum.''
Odabaşı, İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümünü bitirdi. Bu bölüme girmesinde ailesinin çok büyük rolü vardı. Çünkü babası her zaman ayaklarının üstünde duran güçlü bir karakterdi. Kendisinden de hep bu şekilde olmasını istedi. Bu yüzden, saçlarını uzattığında veya küpe taktığında babası ile sorunlar yaşadı. İçinde hep sinema ve oyunculuk aşkı olmasına rağmen o ailesinin ondan beklediği gibi davranmaya devam etti ve işletme bölümü okudu. Üniversite yıllarında Şahika Tekand ve Tevfik Gelenbe ile tiyatro da çalışarak, sanata ve oyunculuğa olan ilgisini bu şekilde sergiledi. Ayrıca bu yıllarda, birçok reklam ajansında yazarlık yaptı, basın kampanyaları da hazırladı. Üniversite yılları sona erdiği zaman okuduğu bölüm ile ilgili değil, ilgi duyduğu şeyler ile hayata atıldı. Kendi ajansı olan “Sanart”ı kurarak sanat dünyasında yerini aldı. Fotoğrafçılığa ise tamamen bir tesadüf ile başladı. Dergi tasarımları ve klip çekimleri sırasında fotoğrafçı bulamadığı için, çekimleri kendisi gerçekleştirmek zorunda kaldı ve böylelikle de fotoğrafçılık kariyerinin ilk adımını attı. Bu durumdan sonra fotoğrafçılık da yapmaya başlayan Odabaşı, daha sonra tamamen fotoğrafçılığa yöneldi. Ünlü fotoğrafçının üniversite döneminde ki hayallerinin bir kısmı da böylece gerçekleşti.

Damla Buralı
https://www.kanald.com.tr/nazli-ilicakla-pazar-gezmesi/bolumler/pazar-gezmesi-42-bolum-nihat-odabasi
''Ağabeyimin yüzünden 50 kalaşnikof
mermisi çıktı.''